Meme Kanseri Sık Sorulan Sorular

Prof. Dr. Abut Kebudi
Genel Cerrahi Uzmanı
Cerrahi Onkoloji Uzmanı

Memede şişlik veya kızarıklık varsa ne yapılması gereklidir?

Memede şişlik olduğu zaman, bir kere yaşa göre düşüncemiz değişiyor. Hastanın yaşı ne kadar gençse, o kadar iyi huylu olma ihtimali olan bir şey düşünürken, yaşı 40’ın üstünde olduğu zaman kötü huylu bir şey olmasın diye düşünüyoruz.

Kızarmaya gelince, kızarıklık olduğu zaman genelde enfeksiyona bağlıdır. Ama bazen yine tümörden dolayı da kızarıklık olabilir. O halde nasıl bir yol izleyeceğiz? Hastanın şikayetini dinleyeceğiz. Ne zaman gelişti? Kısa sürede mi gelişti? Kısa sürede gelişmesi daha çok enfeksiyonu düşündürür. Muayene edeceğiz. Eğer bir apse benzeri durum varsa, gerekirse enjektörle boşaltacağız. Antibiyotik vereceğiz.

Yani şunu söylemek istiyorum; hastayı muayene ettik, tedavisini düzenledik ama takip etmemiz lazım. Bu tablo gerilemezse ya da gerilse bile bir süre sonra, yaşına uygun görüntülemeler alarak burada başka türden bir tümör olmadığından emin olmamız lazım.

Memedeki her sertlik kanser midir?

Meme hastaları bizlere daha çok memede ağrı ya da memede sertlikle başvurur. Bu sertliklerin, şöyle rahatlatıcı bir şey söyleyeyim, %90’ı, %95’i iyi huylu olur. Ama o %5, %10 dediğimiz kötü huylu olabilecek durumları atlamamak çok değerlidir. O bakımdan hastayı muayene etmek, gerekirse bir tedavi düzenlemek ama ne olursa olsun yaşına uygun görüntüleme, yani genç yaşta ultrason, 35-40’tan itibaren mamografi artı ultrasonla hastanın memesinin görüntülenmesi, gerekiyorsa biyopsi yapılması, yani biyopsiden kastım daha çok ince ya da kalın iğne biyopsisidir ve ondan sonra kesin kanaate varmak değerlidir. İyi huylu olduğunu düşünsek bile bu tedbirleri elden bırakmamalıyız.

Annem meme kanseri geçirdi, benim riskim nedir?

Şimdi kişinin annesi, kız kardeşi gibi birinci derece yakınlarında meme kanseri olmuş olması onun riskini arttırmaktadır. Bu bir gerçek. Ancak öncelikle yapmamız gereken, kansere yakalanan kişide genetik testler uygulamak ve bu genetik testlerde anlamlı bir şey bulduğumuz takdirde, birinci derece yakınlarına da bu testleri yapmaktır. Eğer genetik testte olumsuz bir sonuç varsa, o kişiye bazı önerilerimiz olabilir. Yakın takip gibi, ilaç vermek gibi, her iki memeyi çıkarmak gibi. Ancak genetik testler negatif bile gelse, yani herhangi bir şey bulmasak da genetik testlerde, o kişilerin ailesinde birinci derece yakınlarında meme kanseri olduğu için yakın takip etmemiz çok değerlidir.

Mamografi kaç yaşından itibaren yapılmalıdır?

Mamografi, meme hastalıklarının tanısında en önemli araçlardan biridir. Genellikle 40 yaşından sonra yapılması önerilir. Son zamanlarda bu yaş konusunda bir tartışma var. 40 yaşından itibaren senede bir ya da iki senede bir diyen de var, 50 yaşından itibaren senede bir ya da iki senede bir diyen de var. Benim kanaatimce, 40 yaşından itibaren hastanın durumuna göre senede bir ya da iki senede bir yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü mamografide görebileceğimiz bir şey bize çok erken bir tümörü haber verebilir ve bu da hastanın geleceğini ciddi ölçüde etkileyebilir. Ben bir başka konuya değinmek istiyorum. O da şu: Ailede meme kanseri varsa, birden fazla kişide, genç kişilerde risk yüksek gözüküyor ise bu mamografinin çekilme yaşını 35-36’ya kadar çekmek de mümkündür.

Fibrokistler kansere dönüşür mü?

Fibrokistler eskiden bir hastalık olarak tanımlanırdı ama bugün biliyoruz ki kadınların çoğunda iyi huylu sertlikler, fibroadenomlar, bir takım içi sıvı dolu kistler gelişebilir. Bunların kötü bir anlamı yok. Buradaki sorunumuz şu: Bunların bir kansere dönüşme olayı da söz konusu değil. Ama memede bir takım farklı yapılar olduğu için, bunların arasında bir kanser odağı, ciddi bir şey varsa gözümüzden kaçmasın diye şüpheleniriz. O bakımdan fibrokistik yapıda olan kadınlarda yakın takibi, gerekli röntgen çekimlerini öneririz ki arada bir başka şeye atlamayalım diye. Yoksa normal şartlar altında fibrokistik yapı masum bir yapıdır.

Meme kanseri ameliyatında, meme mutlaka alınmalı mıdır?

Meme kanserinin tedavisinde gerek cerrahi alanda, gerek ilaç tedavisi alanında, gerekse radyoterapi alanında büyük değişimler yaşanmaktadır son 10-15-20 yıldır. Bunların içerisinde cerrahi de payını almıştır.

Eskiden meme kanseri olduğu zaman memenin ve koltuk altının tamamının alınması söz konusu iken, yıllar içinde yapılan çalışmalar bize eğer hastalığın evresi uygunsa yapılacak cerrahinin geniş olmasının hastaya bir avantaj sağlamadığı gibi, onun hayat kalitesini de bozduğunu göstermiştir. Dolayısıyla hastalığın evresi uygunsa, sınırlı cerrahiyle, memenin de yapısını iyi bir şekilde koruyarak cerrahi yapmak mümkündür.

Ama bugün memenin tamamen alındığı ameliyat bırakılmış mıdır? Hayır, bırakılmamıştır. Tümör büyükse, memede birden fazla sayıda tümör varsa memenin alınması söz konusudur. Bu durumda da uygun vakalarda memenin dışını, cildini, başını koruyup içini boşaltıp içine silikon koymak gibi ya da kendi vücudundan doku alarak onarım yapmak gibi yöntemlerle memenin görünümünü koruma gene mümkün olabilmektedir.

Meme koruyucu cerrahi nedir?

Görüldü ki yapılan çalışmalarda memenin tümünü almak, hastalığın tekrarlamasını önlemek için ve yani geleceği için, sınırlı ameliyat ve radyoterapi beraber uygulanması durumuna göre çok fark ettirmiyor. Öyle olunca meme koruyucu cerrahi giderek artarak uygulanmaya başlandı. Buradaki hedef şu: Tümörü çıkaralım, etrafında biraz sağlam doku olsun yeter. Çünkü kalan memeye ve tümörün çıktığı yere radyoterapi uygulanıyor ve bunun tekrar etme riski tüm memeyi almak kadar oluyor. Dolayısıyla gerek kalmıyor.

Son yapılan çalışmalar şunu gösterdi: Sınırlı cerrahi, meme koruyucu cerrahi yaptığımız zaman, aslında o etrafında sağlam doku alıyoruz ya, onun çok az olabileceği, hatta sınırda tümör hücresinin olmamasının yeterli olabileceği, giderek tümörde en az dokunun çıkarıldığı ameliyatlar gündemde şu anda. Yani sadece cerrahi sınırın temiz olması yeterli oluyor. O sınır giderek daralıyor. Bu çok yüz güldürücü bir şey.

Ameliyatla alınan meme, yeniden yapılabilir mi?

Meme kanserinde memenin tamamının alındığı ameliyat sayısı azaldı. Ama yine de memenin birçok odağı olması, tümörün büyük olması gibi bazı sebeplerle memenin tamamını almak zorunda kalabiliyoruz. Burada ya ameliyat sırasında ya da en erken bir sene sonra meme yeniden yapılabilimektedir. Nasıl yapılabilmektedir? Ya içi boşaltılıp silikon konulabilmekte, ya da ileri bir tarihte meme tamamen alınmış olmasına rağmen oraya kendi vücut dokusundan ya da silikondan yeniden meme yapılabilir. Yani şunu söylemek istiyorum: Memenin tamamının alındığı durumda, erken ya da geç, meme yeniden yapılabilir.

Meme kanserleri tamamen aile ile mi bağlantılıdır?

Aslında meme kanseri neden oluştuğunu büyük oranda bilmiyoruz. Çevre faktörleri olabilir, beslenme faktörleri olabilir, stres olabilir. Amerika’da, Avrupa’da, Doğu toplumlarına göre daha fazla görülüyor mesela. Birtakım faktörler etkiliyor. Ama şunu biliyoruz, %5, %10, en fazla %15 oranına varıncaya kadar genetik ya da ailesel nedenlerle meme kanseri görülebilmektedir. Yani biz eğer bir ailede genç yaşta meme kanseri görülürse, erkekte meme kanseri görülürse, iki taraflı meme kanseri görülürse, birden fazla yakın akrabada meme kanseri görülürse şüphelenmeliyiz, genetik test yaptırmalıyız ve o ailedeki kişilerin daha fazla risk altında olduğunu bilmeliyiz.

Doğum kontrol hapları, meme kanserine sebep olur mu?

Aslında bazı meme kanserleri hormona duyarlıdır ve dolayısıyla hormon alındığında onlar kanser yapmıyor, ancak olacak olan kanseri uyardığı gösterilmiştir. Özellikle menopozdan sonra alınan hormon tedavilerinin, uzun yıllar kullanıldığında (yani 5 yıldan sonra, 10 yıldan sonra) meme kanserini uyardığı bilinmektedir. Ancak doğum kontrol hapları için böyle iddialı şeyler söylemek mümkün değildir. Genel olarak bunların meme kanserini yaptığını söylemek doğru olmaz.

Meme kanseri ne zaman iyileşmiş kabul edilir?

Şimdi kanser gibi bir hastalıkta %100 iyileşmeden bahsetmek mümkün değil. Ama şunu söyleyebiliriz ki, yıllar geçtikçe bu hastalığın nüksetme ihtimali düşüyor. Mesela biz meme kanserinde ilk 3 seneyi çok önemseriz. İlk 3 sene, 3 ile 6 ayda bir hastayı mutlaka görmek isteriz. Neden? Nüksetme ihtimalinin en fazla olduğu dönem budur. Daha sonraki 2 sene 6 ayda bir görmek isteriz. Böylece toplamda 5 yıl olur. 5 yıldan sonra tabii ki nüksetme ihtimali düşüyor. 10 yıldan sonra daha çok düşüyor. Yani yıllar içinde düzenli takip edilen bir hastada zaman ne kadar geçerse, o kadar bu hastalığın tekrar etme ihtimali düşük olur ve o kadar bu hastalıktan kurtulmuş gibi düşünebiliriz.

Kanserin evresi arttıkça nüks etme olasılığı da artar mı?

Meme kanseri, evresi ilerledikçe hem tedavi süreci hem de hastanın yaşam beklentisi üzerinde önemli etkiler yaratır.

Kanser evreleri ve yaşam beklentisi:

  • Erken evre: Erken evre meme kanserinde tedavi seçenekleri daha geniş ve başarılı olma olasılığı yüksektir. Genellikle cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi gibi tedavi yöntemleri uygulanır. Beş yıllık yaşam oranı oldukça yüksektir.
  • İleri evre: Kanser hücrelerinin vücudun diğer bölgelerine yayıldığı evredir. Tedavi daha karmaşık ve zorlayıcı olabilir. Beş yıllık yaşam oranı, erken evreye göre daha düşüktür.

Evre ilerledikçe tedavi süresi uzar. Daha kapsamlı tedavi yöntemleri uygulanması gerekebilir. Yan etkiler artar. Tedavilerin yan etkileri daha yoğun ve uzun süreli olabilir. Yaşam beklentisi kısalır. Kanser hücrelerinin vücutta daha geniş alanlara yayılması, hastalığın kontrolünü zorlaştırır.

Gelişen tedavi yöntemleri ve umut:

Son yıllarda kanser tedavisinde yaşanan önemli gelişmeler sayesinde, meme kanserinde de tedavi başarıları artmıştır. Yeni cerrahi teknikler, daha etkili kemoterapi ilaçları ve hedefli tedaviler sayesinde hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ve yaşam süresi uzatılabilir. Özellikle metastaz yapmış meme kanserinde bile yeni ilaçlarla ve tedavi yöntemleriyle başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Meme kanseri tekrarlarsa, nüks ederse ne yapılmalıdır?

Meme kanseri tedavisinde önemli bir konu olan nüks, yani hastalığın tekrarlaması, hastalar ve hekimler için endişe verici bir durumdur. Meme kanseri genellikle bölgesel olarak nükseder ve çoğunlukla ilk tümörün olduğu memede görülür. Bu nedenle, erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır.

Nüks durumunda, hastalığın yayılımı ve hastanın genel durumunu değerlendirmek için bir tümör konseyi toplanır. Tümör konseyinde, farklı branşlardan uzman doktorlar bir araya gelerek hastanın için en uygun tedavi planını belirler. Tedavi planı, hastanın genel sağlık durumu, tümörün özellikleri ve nüksün olduğu bölgeye göre değişebilir.

Nüks durumunda uygulanabilecek tedaviler arasında:

  • Kemoterapi: Kanser hücrelerini öldürmek veya büyümelerini yavaşlatmak için kullanılan ilaç tedavisidir.
  • Radyoterapi: Kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili ışınların kullanıldığı bir tedavi yöntemidir.
  • Hedefli tedavi: Kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını sağlayan belirli moleküllere yönelik ilaç tedavisidir.
  • Ameliyat: Nüks eden tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır.

Nüksün bir diğer önemli yönü ise metastazdır. Metastaz, kanser hücrelerinin vücudun diğer bölgelerine yayılması anlamına gelir. Metastaz durumunda, tedavi planı daha kapsamlı olabilir ve farklı uzmanlık alanlarından doktorların ortak çalışması gerekebilir.

Sonuç olarak, meme kanserinde nüks durumunda erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır. Tümör konseyi kararları doğrultusunda kişiye özel tedavi planları oluşturulur. Günümüzde gelişen tedavi yöntemleri sayesinde nüks eden meme kanserinde de başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

Meme kanseri ameliyatı sonrası hasta takibi nasıl yapılmaktadır?

Meme kanseri tedavisi gören hastaların, tedavi sonrası düzenli olarak takip edilmesi, hastalığın nüks etmesinin erken teşhisi ve uygun müdahalenin planlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Takip sürecinde genellikle genel cerrah ve onkolog birlikte çalışır. Bu sayede hem cerrahi müdahalenin sonucu değerlendirilir hem de olası nüksler için gerekli önlemler alınır.

Takip sıklığı:

  • İlk 3 yıl: Genellikle her 3 ayda bir kontrol önerilir. Bu dönem, hastalığın nüksetme riskinin en yüksek olduğu dönemdir.
  • 4. ve 5. yıllar: Hastalar genellikle her 6 ayda bir kontrol edilir.
  • 5. yıldan sonra: Genellikle yılda bir kez kontrol yeterli görülür.

Takiplerde yapılanlar:

  • Fizik muayene: Meme ve koltuk altı bölgesinde herhangi bir kitle veya şişlik olup olmadığı kontrol edilir.
  • Görüntüleme: Mamografi, ultrason gibi görüntüleme yöntemleriyle memede herhangi bir değişiklik olup olmadığı değerlendirilir.
  • Kan testleri: Kanser belirteçleri ve genel sağlık durumu değerlendirilir.

Nüks riski:

İlk 2-3 yıl nüks riskinin en yüksek olduğu dönemdir. 3-5 yıl, nüks riski azalmaya başlar. 5 yıldan sonra nüks riski oldukça düşüktür. 5 yıldan sonra tekrarlayan bir hastalık, yeni bir kanser olarak değerlendirilebilir.

Neden bu kadar sıkı takip?

Erken teşhis, meme kanserinde başarı şansını önemli ölçüde artırır. Düzenli takip sayesinde nüks durumunda hastalık erken evrede tespit edilebilir ve tedaviye daha çabuk başlanabilir.

Sonuç olarak, meme kanseri tedavisi gören hastaların düzenli olarak takip edilmesi, hastalığın nüks etmesi durumunda erken teşhis ve tedavi imkanı sağlayarak hastanın yaşam kalitesini artırır ve yaşam süresini uzatır.

Meme kanseri tedavisinde hormonal tedavinin yeri nedir?

Meme kanseri hücrelerinin hepsi hormona duyarlı değildir. Yani östrojen, progesteron reseptörleri her zaman pozitif değildir. Pozitif olduğu durumlarda tedaviye bunu eklemek hastalığın seyri bakımından büyük önem taşır. Bazen lokal ileri meme kanserlerinde, daha önce kemoterapi yapabildiğimiz gibi endokrin tedavi de yapabiliyoruz. Ya da hastayı ameliyat ettikten sonra kemoterapi, radyoterapi uygularken, eğer hormona duyarlı hücre tipleri varsa endokrin tedavi verebiliyoruz. Endokrin tedavide de değişik seçenekler vardır. Bunların amacı, hormonların meme kanseri hücreleri üzerine etkisini engellemek veya hormon düzeyini düşürmek ve bu yolla hastalığın tekrarlamasını, sorun çıkarmasını önlemektir.

Meme kanseri cerrahisi sonrası olası komplikasyonlar nelerdir?

Meme kanseri cerrahisi ciddi bir cerrahidir ve her büyük cerrahi gibi bir takım komplikasyonlara gebe olabilir. Burada neler olabilir? Mesela bu ameliyattan sonra kanama, enfeksiyon, yara bölgesinde kan birikmesi dediğimiz hematom durumu, yine kolda şişme (lenfödem olarak adlandırılır), kolda hareket kısıtlılığı, kolun hareketlerinde uzun vadede sınırlanma meydana gelebilir. Bu bakımdan cerrahi ne kadar titiz yapılırsa, bu komplikasyonların olma ihtimali o kadar daha az olacaktır.

Meme kanseri cerrahisi sonrası kanama

Meme kanseri cerrahisinde kanama önemli bir komplikasyondur. Erken dönemde meydana gelebilmektedir. Burada hastanın kan sulandırıcı kullanıp kullanmadığını bilmek gerekir. Böyle bir durum yoksa yapacağımız cerrahinin titizliği önem arz etmektedir. Mutlaka kanamayı durdurmak için ameliyat sırasında çok büyük özen göstermeliyiz. Bu özeni göstermediğimiz takdirde hastada ameliyat sonrası kanamalar, daha sonra kan birikmeleri (hematom dediğimiz durum) meydana gelebilmektedir. Dikkatli bir cerrahi ile bunu minimize etmek mümkündür.

Meme kanseri ameliyatı sonrası enfeksiyon

Meme kanseri cerrahisinde kanama önemli bir komplikasyondur. Erken dönemde meydana gelebilmektedir. Burada hastanın kan sulandırıcı kullanıp kullanmadığını bilmek gerekir. Böyle bir durum yoksa yapacağımız cerrahinin titizliği önem arz etmektedir. Mutlaka kanamayı durdurmak için ameliyat sırasında çok büyük özen göstermeliyiz. Bu özeni göstermediğimiz takdirde hastada ameliyat sonrası kanamalar, daha sonra kan birikmeleri (hematom dediğimiz durum) meydana gelebilmektedir. Dikkatli bir cerrahi ile bunu minimize etmek mümkündür.

Meme kanseri ameliyatı sonrası lenfödem (kolda şişme)

Meme kanseri ameliyatı sonrası erken ve geç bazı komplikasyonlar meydana gelebilmektedir. Bunlar arasında en ciddi olarak ele alınması gereken, kolda şişme ya da lenfödem dediğimiz durumdur. Erken dönemde, yani ameliyattan kısa bir süre sonra şişme olması doğal olabilir ve enjektörle boşaltılabilir. Birkaç boşaltmadan sonra tamamen düzelebilir. Bu durum, özellikle koltuk altı bölgesinde cerrahi yapmakla ilişkilidir. Fakat şunu bilmek gerekir ki, uzun vadede koltuk altında cerrahi yapılmış ve üzerine de bir ışın tedavisi eklenmişse, beş hastadan birinde hayatının bir döneminde kolda şişme meydana gelebilir. Bunun nedeni, koldaki lenf sıvısının boşalamaz olmasıdır. Ve bu şişme zaman içinde o kadar artabilir ki, kişinin kol hareketlerini çok kısıtlayabilir. Bu bakımdan lenfödem oluşmamasına çalışmak, onu tedavi etmekten daha kolay olduğu için, mümkün olduğunca gerekmedikçe koltuk altı cerrahisini geniş yapmamak, sınırlı tutmak çok önemlidir. Aynı şekilde, radyoterapi kararını da çok dikkatli vermek gerekir.

Meme kanseri ameliyatı sonrası hastanın takibi nasıl olmalıdır?

Meme kanseri ameliyatı yaptıktan sonra hastaların yakın takibi çok değerlidir. Çünkü evresine göre bu hastalık nüks edebilir, yani tekrarlayabilir. Evre ne kadar erkense bu nüks etme ihtimali o kadar düşüktür. Nasıl bir takip takvimi var? İlk 3 sene 3 ayda bir, daha sonraki 2 sene 6 ayda bir, yani toplamda 5 yıl hasta takip edilir. 5 yıldan itibaren de senede bir hastanın görülmesi şarttır.

Kimler bu hastanın takibini yapacak? Bir, ameliyatı yapan cerrah. İki, daha sonra medikal onkoloji veya radyasyon onkolojisi uzmanları da tedavisine katkıda bulunmuşlarsa onlar da. Birlikte takip etmek büyük yarar sağlar. Bu takipte hem muayene etmek hem de bir takım görüntülemeler yaptırmak ve bazı kan testleri yaptırmak gerekmektedir. Burada amaç, eğer bir nüks olacaksa onu çok erken yakalamaktır.

Hiçbirimiz hastalığın ilerlemesini istemeyiz. Ancak erken teşhis sayesinde hastalığa daha kolay müdahale edilebilir. Bunları neden bu şekilde anlatıyorum? Çünkü meme kanserinde, hasta uygun bir evrede ve yeterli tedavi almışsa neredeyse normal hayatına devam edebilir. Bu nedenle ameliyatın doğru şekilde, en iyi koşullarda yapılması ve ameliyat sonrası en uygun tedavilerin seçilerek uygulanması hastanın geleceğini çok ciddi şekilde etkileyecektir.

Prof. Dr. Abut Kebudi

Prof. Dr. Abut Kebudi

Genel Cerrahi Uzmanı
Cerrahi Onkoloji Uzmanı

Prof. Dr. Abut Kebudi, 1981 yılında İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1988 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlayarak, Genel Cerrahi uzmanı oldu. 1992 yılında ABD Kaliforniya Üniversitesi’nde (University of California, Los Angeles) Laparoskopik cerrahi ve Onkolojik cerrahi (özellikle meme kanseri) konularında çalıştı.

Prof. Dr. Abut Kebudi, 1998’de Genel Cerrahi Doçenti, 2004 yılında Profesör oldu. Cerrahi Onkoloji Yan Dal Uzmanlığı vardır. “European Breast Center (Düsseldorf)” Onkoplastik Meme Cerrahisi Sertifikası, “European Board of Surgery Sertifikası” vardır. 2004-2016 yıllarında Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’inde profesör olarak görev yaptı, aynı fakültede Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanlığı, Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı, Fakülte Yönetim Kurulu Üyesi, Fakülte Kurulu üyesi, Dekan Yardımcısı, Sağlık Hukuku Merkezi (SAHUMER) Başkanı idari görevlerini yürüttü.