Rahim Ağzı Kanseri ve Smear Testi

Op. Dr. Cevahir Tekcan
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Smear testinin amacı nedir ve ne zaman yapılmalıdır?

Rahim ağzı kanseri, bugün kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türüdür. Smear testi ise rahim ağzı kanseri taramasında kullanılan bir testtir. Rahim ağzı kanseri oluşurken dört aşamadan geçmektedir. Bu aşamalar CIN 1, CIN 2, CIN 3, erken evre kanser ve invaziv kanser olarak adlandırılır. Smear testi yapmaktaki amacımız, hastayı bu ilk dört aşamada yakalamaktır. Çünkü bu aşamalarda yakalandığında tedavi çok daha kolay olur. Eğer hastada belirgin bir kanser varsa, büyük ameliyatlar geçirmesi veya radyoterapi alması gerekebilir.

Peki smear testini nasıl yapıyoruz? Bir çubuk yardımıyla rahim ağzından sürüntü alıyoruz. Bu sürüntüde rahim ağzındaki hücrelerde herhangi bir değişiklik var mı, kansere dönüşme potansiyeli taşıyan değişiklikler var mı ve bunların derecesi nedir, ona bakıyoruz ve buna göre sınıflandırma yapıyoruz. Buradaki temel amaç, hücredeki değişikliği kansere dönüşmeden önce tespit etmektir.

Smear testi ile hangi sonuçlar çıkabilir?

Smear bir tarama testidir. Peki, tarama testleri nedir? Tarama testleri, kesin tanı koydurmayan, sadece bazı şeylerden şüphelenmemizi sağlayan testlerdir. Smear testinde karşımıza genellikle “low grade SIL” ve “high grade SIL” dediğimiz iki hücresel değişiklik çıkar. Low grade SIL vakalarının yaklaşık %60’ında yapılan biyopsi sonucunda normal rahim yapısı görülür. Geri kalan vakalarda ise CIN1 dediğimiz rahim ağzı kanserinin ilk prekansöröz lezyonu tespit edilir. Ancak low grade SIL vakalarının binde beşinde erken evre ya da invaziv kanser görülmektedir.

High grade SIL, yani yüksek dereceli hücresel değişikliklerde yapılan biyopsilerin %30-40’ında normal hücre yapısı gelir. Ancak CIN2, CIN3 ya da erken evre kanser tespit edilme oranı daha yüksektir. Bunun dışında en sık karşılaştığımız ve hem bizim hem de hastaların kafasını karıştıran tablo ASCUS’tur. ASCUS, nedeni bilinmeyen hücresel değişiklik anlamına gelir. ASCUS’un nedenleri hormonal değişiklikler, bakteriyel enfeksiyonlar ya da emzirme olabilir. Ancak burada en önemli olan şey, ASCUS’a HPV enfeksiyonunun neden olup olmadığını belirlemektir.

ASCUS sonucuyla gelen hastalarda ilk yaptığımız test HPV DNA testidir. Eğer HPV pozitifse, o zaman tanı testlerine geçilir. Diğer bir sonuç ise smear testinde gözlemlenen “AGC” dediğimiz sonuçtur. AGC’de nedeni anlaşılamayan yüksek dereceli hücresel değişiklikler vardır. Bu durumda, CIN3 ya da invaziv kanser şüphesi oluşur ve kesin ayrım yapamayız. AGC vakalarında mutlaka kolposkopi altında biyopsi yapılması gerekir, çünkü invaziv kanser tespit etme riski yüksektir.

Smear testinde gözlemlenen genel patolojiler bunlardır. Aynı zamanda smear ile iyi huylu enfeksiyonları da tespit edebiliriz. Özellikle kadınlarda sık görülen rahim ağzı iltihapları smearde reaktif hücresel değişiklikler olarak karşımıza çıkabilir. Böylece bu hastaları ilaçla veya gerekli cerrahi işlemlerle tedavi edebiliriz.

Rahim ağzı kanserine neden olan risk faktörleri nelerdir?

Rahim ağzı kanserinin en büyük risk faktörü, “human papilloma virüsü” olarak bilinen ve kısaca HPV adlandırdığımız bir virüs enfeksiyonudur. Yıllar önce bu virüsü ilk tespit ettiğimizde, sadece genital siğillere neden olduğunu düşünürdük. Ancak bugün biliyoruz ki, bu virüs rahim ağzına sessizce yerleşip, yıllar içinde birtakım değişikliklere neden olarak önce “prekanseröz” dediğimiz kanser öncesi lezyonlara, ardından kansere yol açmaktadır.

Bugün rahim ağzı kanserli hastaların çoğunda HPV testi pozitif bulunmuştur. Kanserden ölen kadınlara baktığımızda ise %100’ünde HPV enfeksiyonu tespit edilmiştir. HPV, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Ancak diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların aksine tam bir penetrasyon gerekmez; cildin cilde teması bile HPV enfeksiyonunu kapmak için yeterlidir.

Amerika’da yapılan araştırmalarda, kadınların %75’inin HPV ile enfekte olduğu bulunmuştur. Bu nedenle, bu virüse karşı aşılar geliştirilmiştir. Bugün gelişmekte olan ülkelerde aşılar rutin aşılama programındadır. Özellikle cinsel aktivitesi başlamamış kız çocukları ve bazı ülkelerde erkek çocukları da aşılanmaktadır.

Eskiden, HPV’nin vücuda bir kez girdikten sonra ömür boyu kalacağına inanırdık. Ancak son yıllarda bu bilgi değişti. HPV pozitif hastaların, bağışıklık sistemleri güçlü olduğu sürece, 3 yıl içinde HPV virüsünden tamamen kurtulabildikleri görülmüştür. Hatta rahim ağzındaki ilk değişikliklerin %80 oranında geri döndüğü ve normal rahim ağzı yapısına kavuştuğu tespit edilmiştir.

Rahim ağzı kanserine neden diğer olan risk faktörleri nelerdir?

Rahim ağzı kanserine neden olan diğer risk faktörlerine baktığımızda, bunların gerçekten rahim ağzı kanserine neden olup olmadığı konusunda bilgilerimiz hâlâ tam netleşmemiştir. Ancak, diğer virüsler gibi viral enfeksiyonların da rahim ağzı kanserine yol açabileceği savunulmaktadır. Ayrıca, sigara kullanımı ve oral kontraseptif kullanımının da rahim ağzı kanseri riskini artırdığı gösterilmiştir.

Rahim ağzı kanserinde genetik yatkınlığın olup olmadığı hâlâ tartışılmaktadır. Çünkü bu kanserin en sık nedeni bir virüs enfeksiyonu olduğu için, henüz bir genetik temel üzerine tam oturtulamamıştır.

Op. Dr. Cevahir Tekcan

Op. Dr. Cevahir Tekcan

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlık eğitimini 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında tamamladıktan sonra İzmir’de Gaziemir Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesinde uzman hekimlik yaptı.

2022 yılından itibaren kendi özel kliniğinde çalışmalarına devam etmektedir.

Mesleki ilgi alanları üreme endokrinolojisi, tüp bebek, infertilite, gebelik takibi, doğum, vajinal ve genital lazer tedavileri, histeroskopik cerrahi üzerinedir.