Meme Kanseri Hakkında Tüm Merak Edilen Sorular

Prof. Dr. Bülent Çitgez

Genel Cerrahi Uzmanı
Meme ve Endokrin Cerrahisi Uzmanı

Meme Kanseri Nedir?

Meme kanseri, meme dokusunda yer alan süt kanalları veya süt üreten bezlerden köken alan, kontrolsüz şekilde büyüyerek çevre dokuları tutabilen bir kanser türüdür. Kadınlarda en sık görülen kanserler arasında yer alır ve her sekiz kadından birinde yaşam boyu ortaya çıkabilmektedir.

Görülme Sıklığı ve Önemi

Meme kanseri, kadın sağlığını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde akciğer kanserinden sonra en sık ölüme sebebiyet veren ikinci kanser türü olması, hastalığın ciddiyetini ortaya koymaktadır. Bu nedenle erken tanı ve düzenli kontroller büyük önem taşır.

Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Meme kanseri belirtisi dediğimizde ilk akla gelen memede kitle olur. Bu genellikle ağrısızdır ancak bazen ağrılı da olabilir. Meme başında kanlı akıntı meydana gelebilir. Aynı zamanda meme başında geriye doğru çekilme görüntüsü olabilir. Meme başında pullanma ve deformasyon da görülebilir. Memede kitlenin büyümesine bağlı olarak memede deformasyon oluşabilir. Eğer kitle çok büyükse ve cildi de tutmuşsa, ciltte şekil değişiklikleri meydana gelebilir.

Erken Tanının Önemi

Meme kanserinde en önemli şey erken tanıdır. Erken tanı koyabilmek için, bu saydığımız belirtiler ortaya çıkmadan önce her yıl rutin muayene ve mamografi kontrollerinin yapılması gerekir.

Ailede meme kanseri varsa nelere dikkat edilmelidir?

Ailede meme kanseri varsa ve bu durum birinci derece akrabalarda (anne, teyze, kuzen gibi) aynı anda saptanmışsa, ailevi genetik yatkınlıktan söz edilebilir. Genetik yatkınlıktan kasıt BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonlarıdır.

Ailede bu mutasyonların bulunması durumunda, hastalara risk azaltıcı meme cerrahisi önerilebilir. Bu cerrahi sosyal medyada sıkça duyulan ve Angelina Jolie’ye uygulanan yöntemdir. Angelina Jolie’de her iki memenin içi boşaltılmış ve silikon protez takılmıştır.

Memede ele kitle geldiği zaman ne yapılmalı?

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, memede saptanan her kitle meme kanseri değildir. Tespit edilen kitlelerin yaklaşık yüzde doksanı, fibroadenom dediğimiz iyi huylu tümörlerdir.

Bu durum yaş aralığına göre farklılık gösterir. Örneğin 20 ile 40 yaş arasında memede en sık görülen iyi huylu tümörler fibroadenomlardır. Ancak 40 yaşından sonra, özellikle 50 yaşına doğru, ele gelen kitlelerde meme kanseri ihtimali daha fazla düşünülür. Bu nedenle kitlelerin kanser olmadığını mutlaka ispat etmemiz gerekir.

Tanıda yaşa göre farklı yöntemler uygulanır. 20 ile 40 yaş arasında memede kitle saptandığında ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi ultrason olurken, 40 yaşından sonra mamografi de eklenir. Bazı durumlarda bu iki yöntem yetersiz kalabilir. Böyle durumlarda meme MR görüntülemesi yapılır. Tüm bu incelemeler sonucunda kitle kötü huylu değilse, hastalar yıllık kontrollerle takip edilir.

Unutulmamalıdır ki erken teşhis hayat kurtarır ve bunun için en önemli yol düzenli yıllık kontrollerdir.

Meme kanserinde ele gelmeyen kitlelerin yönetimi

Meme kanserinde bazı durumlarda muayenede ele kitle gelmeyebilir. Bu gibi durumlarda tanı ve tedavi sürecinde mamografi ve meme ultrasonu büyük önem taşır. Eğer kitle elle hissedilmiyorsa, ameliyat öncesinde bu kitleyi telle işaretlemek ya da ameliyat sırasında ultrason eşliğinde saptamak gerekir.

Ameliyat esnasında kitle ultrason yardımıyla bulunur, çıkarılır ve yine ultrason ile çıkarılan alan kontrol edilir. Ardından çıkarılan doku patolojiye gönderilir ve frozen incelemesiyle kitlenin tümör olup olmadığı teyit edilir.

Bu şekilde, muayenede ele gelmeyen kitleler güvenle tespit edilip tedavi edilebilmektedir.

Meme kanseri teşhisi nasıl konur?

Meme kanseri tanısı koymak, yalnızca şüpheye veya tahminlere dayalı değildir, belirli aşamalarla netleştirilir.

Hastalar genellikle memelerinde ele gelen bir kitle şikâyetiyle kliniğimize başvurur. Bu durumda yapılan ultrason ve mamografide şüpheli bir görüntü saptanırsa, kesin tanı koymak için biyopsi yapılması gerekir. Fal bakarak tanı koymak mümkün değildir; bu nedenle şüpheli her kitle mutlaka patolojik incelemeye gönderilmelidir.

Biyopsi çeşitleri arasında ince iğne ve kalın iğne biyopsisi bulunur. Daha güvenilir ve daha fazla doku örneği sağladığı için kalın iğne biyopsisi daha çok tercih edilir. Patolojik incelemede meme dokusunda kanser hücreleri görülürse, o zaman kesin olarak meme kanseri tanısı konur. Ancak tanı konmuş olması, her zaman korkuya yol açmamalıdır. Çünkü meme kanseri günümüzde kronik bir hastalık olarak kabul edilmekte ve tedaviye oldukça iyi cevap veren bir hastalıktır.

Meme kanseri tanısında iğne biyopsisi

Memede bir kitle saptandığında ve bu kitle radyolojik olarak şüpheli bulunduğunda, kesin tanı koyabilmek için biyopsi yapılması gerekir. Bu durumda en sık kullanılan yöntem kalın iğne biyopsisidir. Radyoloji ve ultrason eşliğinde gerçekleştirilen bu işlem, kitlenin yapısını incelemeye ve doğru tanıya ulaşmaya olanak tanır. Böylece hastanın tedavi planı güvenle belirlenebilir.

Mamografi nedir? Nasıl ve kimlere yapılır?

Kadınlarımız maalesef mamografi çektirmekten biraz çekiniyor. Bu çekincenin birinci sebebi, memede bir şey çıkarsa tanı konulacağı endişesi, ikincisi ise çekim sırasında yaşanan acıdır. Mamografi çekimi esnasında memenin cihazın iki plakası arasına yerleştirilmesi, doğal olarak bir miktar ağrıya sebep olmaktadır.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki, hiçbir yöntem mamografi kadar meme kanserini erken ve güvenilir şekilde saptayamaz. Fiyat-performans açısından değerlendirildiğinde mamografi, her ne kadar kısa süreli rahatsızlık verse de, kadın sağlığı için en değerli yöntemlerden biridir. Çünkü meme kanserini erken evrede yakalamak, hem hastanın yaşam kalitesini artırır hem de cerrahi tedavi şansını yükseltir. En önemlisi de hastanın hayatını kurtarır.

Bu nedenle, lütfen senelik mamografilerinizi ihmal etmeyin ve düzenli kontrollerinizi yaptırın.

Meme kanserinde risk faktörleri

Meme Kanserinde Genetik Yatkınlık

Ailede meme kanseri öyküsü varsa ve birinci derece akrabalarda, örneğin anne, teyze veya kuzenlerde aynı anda meme kanseri saptanmışsa bu durumda genetik yatkınlık söz konusudur. Genetik yatkınlıktan kasıt BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonlarıdır. Bu mutasyonların bulunduğu kişilerde risk azaltıcı meme cerrahisi uygulanabilir. Sosyal medyada sıkça duyulan ve Angelina Jolie’ye yapılan ameliyat buna örnektir. Angelina Jolie’nin her iki memesi boşaltılarak silikon protez yerleştirilmiştir.

Yaş Faktörü ve Meme Kanseri

Meme kanserinde ileri yaş önemli bir risk faktörüdür. Özellikle 50 yaşından sonra meme kanseri görülme riski belirgin şekilde artmaktadır. Yapılan çalışmalarda, 30 yaşından önce görülen meme kanseri ile 50 yaşından sonra görülen meme kanseri arasında dört kat fark olduğu saptanmıştır.

Meme Kanseri Belirtileri ve Diğer Hastalıklarla Karışması

Memenin bir bölgesinde ya da tamamında kızarıklık, ağrı ve ödem olduğunda öncelikle mastit yani meme iltihabı akla gelmelidir. Ancak meme kanseri olasılığı da göz ardı edilmemelidir. Meme başı etrafında kızarıklık ve pullanma görüldüğünde egzama düşünülebilir, fakat meme derisinin kanseri olan Paget hastalığında da benzer bulgular görülebileceği için bu durumda biyopsi yapılması gerekebilir. Meme başında akıntı her durumda ortaya çıkabilir, özellikle kanlı akıntı varlığında ileri tetkik zorunludur.

Meme başındaki her çekinti kanser anlamına gelmez. Ancak meme içindeki bağ dokusu, kanser dokusu tarafından tutulduğunda meme başı geriye doğru çekilebilir. Böyle bir durumda kanserden şüphelenip ileri incelemeler yapılmalıdır.

Risk Faktörleri ve Özel Durumlar

Uzun süre doğum kontrol hapı kullanımı meme kanseri için risk faktörlerinden biridir. Meme kanseri tedavi edilebilir olmasına rağmen her zaman tekrarlama riski taşır. Çok nadir görülse de erkeklerde de meme kanseri gelişebilir. Her 100 kadın meme kanseri vakasına karşılık 1 erkek meme kanseri vakası görülür. Erkeklerde tarama programı olmadığından genellikle daha ileri evrede tanı konulmakta ve daha agresif cerrahi tedavi gerekebilmektedir.

Nadir durumlarda gebelikte de meme kanseri görülebilir. Gebe bir anne adayında özellikle ikinci trimesterden sonra cerrahi müdahale yapılabilir. Kemoterapi ise hastalığın evresine göre doğumdan önce veya doğumdan sonra planlanabilir.

Memenin bir bölgesinde kızarıklık oluştuğunda ne yapılmalıdır?

Meme kanseri, memenin bir bölgesinde ya da tamamında kızarıklık, ağrı ve ödem ile kendini gösterebilir. Bu tür şikâyetlerde öncelikle akla mastit yani meme iltihabı gelmelidir. Ancak meme kanseri ihtimali de her zaman akılda tutulmalıdır.

Meme başında bir kızarıklık, pullanma olduğunda ekzemadan şüphelenilir. Ancak bu bulgular aynı zamanda meme derisinin kanseri olan Paget hastalığında da görülebilir. Ayırıcı tanı için biyopsi gerekebilir.

Meme biyopsisi nedir ve ne zaman gerekir?

Meme biyopsisi çoğu zaman yanlış anlaşılmalara neden olabiliyor. İnsanlar, biyopsi yapıldığında bunun kesinlikle kanser olduğu anlamına geldiğini düşünüyor. Ancak bu doğru değildir.

Meme biyopsisi, memede ele gelen bir kitle varsa, mamografide şüpheli bir lezyon saptandıysa ve bu görüntü kansere benziyorsa mutlaka yapılmalıdır. Ayrıca memede kist bulunan ve bu kist sürekli tekrarlayan hastalarda ya da meme başından kanlı akıntı gelen kişilerde de biyopsi gerekebilir.

Bu kararı verebilmek için hastaların düzenli kontrollerini yaptırmaları ve mamografi ya da ultrason gibi görüntüleme yöntemleriyle takip edilmeleri son derece önemlidir. Biyopsi, şüpheli durumlarda kesin tanı koymamızı sağlayan en güvenilir yöntemdir.

Meme kanseri cerrahisinin çeşitleri nelerdir?

Eskiden meme kanseri tanısı konduğunda çoğu hastanın aklına memenin tamamen alınması gelirdi. Ancak günümüzde teknolojinin ilerlemesi ve tıbbın gelişmesiyle birlikte artık zorunlu durumlar dışında memenin tamamını almıyoruz.

Peki ne yapıyoruz? Günümüzde genellikle meme koruyucu cerrahi ya da onkoplastik cerrahi teknikleri uygulanıyor. Bu yöntemlerde kanserli kitle çıkarıldıktan sonra, onkolojik prensiplerden ödün vermeden memeye yeniden şekil veriliyor. Böylece hem hastalık tedavi ediliyor hem de estetik görünüm korunabiliyor. Eğer memede birden fazla odak varsa veya meme hacmi küçükse, bu durumda tüm memenin içi boşaltılarak silikon protez ile yeniden şekillendirme yapılabiliyor.

Hangi yöntemin uygulanacağı ise genellikle multidisipliner toplantılarda, hastanın klinik durumu ve radyolojik görüntülemeleri dikkate alınarak kararlaştırılıyor. Bu nedenle düzenli kontroller büyük önem taşıyor. Senede bir kez mamografi ve ultrason yaptırmayı unutmamak gerekir. Her zaman hatırlamamız gereken en önemli nokta ise şudur: Erken teşhis hayat kurtarır.

Meme kanserinde meme koruyucu ve onkoplastik cerrahi

Meme kanseri dokusu sadece memenin bir bölümündeyse ve bu doku çıkarıldığında memede belirgin bir deformite oluşmuyorsa, tüm memeyi almak gerekli değildir. Bu noktada devreye onkoplastik meme cerrahisi girer. Onkoplastik cerrahi, meme koruyucu ameliyat sonrasında oluşabilecek deformitelerin veya bozuklukların, onkolojik prensiplerden ödün vermeden estetik olarak düzeltilmesini sağlar. Özellikle fazla tümör dokusu çıkarılması gerektiğinde, tümör memenin üst, orta ya da iç bölgesinde olduğunda ve memeye yeniden şekil verilmesi gerektiğinde bu yöntem güvenle uygulanabilir.

Meme koruyucu cerrahi, evre 1 ve evre 2 meme kanseri hastalarında güvenle yapılabilmektedir. Teorik olarak tüm meme kanserli hastalara uygulanabilse de burada en önemli etken tümör dokusunun hacmi ile kalan meme dokusunun oranıdır. Eğer tümör çok büyükse ve çıkarıldığında geride yeterli meme dokusu kalmayacaksa, bu hastalarda meme koruyucu cerrahi uygulanması mümkün değildir.

Tedavi Sonrası Süreç ve Takip

Meme kanseri nedeniyle ameliyat olan bir hasta, mutlaka patoloji sonuçlarıyla birlikte medikal onkolojiye başvurmalıdır. Tümörün evresi ve patolojik özelliklerine göre kemoterapi, gerektiğinde radyoterapi uygulanabilir. Tedavi tamamlandıktan sonra hastanın hem radyolojik (mamografi, ultrason) hem de biyokimyasal (kan tahlilleri) olarak düzenli takip edilmesi son derece önemlidir.

Ayrıca meme kanseri tanısı alan bir kadın, ameliyat öncesinde veya sonrasında, özellikle kemoterapiye başlamadan önce kadın doğum uzmanına başvurarak yumurtalıklarını dondurabilir. Böylece tedavi sonrası sağlıklı bir şekilde gebelik elde etme şansı korunmuş olur.

Meme kanseri cerrahisinde meme tamamen alınmalı mıdır?

Meme kanseri dokusu sadece memenin bir bölgesindeyse ve çıkarıldıktan sonra memede belirgin bir deformite oluşmuyorsa tüm memeyi almaya gerek yoktur. Bu durumda meme koruyucu cerrahi güvenle uygulanabilir. Onkoplastik cerrahi teknikleri sayesinde hem kanser dokusu çıkarılmakta hem de memenin estetik görünümü korunabilmektedir. Böylece hastalar onkolojik prensiplerden ödün vermeden sağlıklı ve estetik bir sonuç elde edebilir.

Meme kanserinde meme hangi durumlarda alınır?

Meme kanserinde cerrahi tedavi iki şekilde uygulanabilir: ya tüm meme alınır ya da sadece kanserin bulunduğu bölge çıkarılır. Bazı durumlarda memenin tamamının alınması gerekebilir. Örneğin memede aynı anda farklı bölgelerde iki odak bulunması ya da tümörün çok büyük, memenin ise küçük olduğu durumlarda tüm memeyi almak en uygun seçenektir.

Meme koruyucu cerrahi ile tüm memenin alınması arasında sağkalım açısından bir fark yoktur. Ancak tedavi sürecinde meme koruyucu cerrahi tercih edilmişse, mutlaka radyoterapi eklenmesi gerekir.

Meme kanseri ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmelidir?

Meme kanseri nedeniyle ameliyat olan bir hasta, ameliyat sonrasında mutlaka patoloji sonuçlarıyla birlikte medikal onkoloji uzmanına başvurmalıdır. Tümörün evresi ve patolojik özelliklerine göre hastaya kemoterapi ve gerektiğinde radyoterapi uygulanabilir.

Tedavi tamamlandıktan sonra takip süreci büyük önem taşır. Hastanın hem radyolojik olarak, yani mamografi ve ultrason ile hem de biyokimyasal olarak, yani kan tahlilleri ile düzenli aralıklarla kontrol edilmesi gerekir. Bu takipler sayesinde olası bir nüks erken dönemde fark edilebilir ve hastanın sağkalımı artırılabilir.

Meme kanseri sonrası hamile kalınabilir mi?

Meme kanseri tanısı almış bir kişi, ameliyat öncesi veya ameliyat sonrasında, özellikle de kemoterapiye başlamadan önce kadın doğum uzmanına başvurarak yumurtalıklarını dondurtabilir. Bu sayede tedavi süreci tamamlandıktan sonra gebelik şansını koruyabilir ve ilerleyen dönemde sağlıklı bir şekilde çocuk sahibi olma imkânına sahip olabilir.

Prof. Dr. Bülent Çitgez - Meme ve Endokrin Cerrahisi Uzmanı

Prof. Dr. Bülent Çitgez

Genel Cerrahi Uzmanı
Meme ve Endokrin Cerrahisi Uzmanı

Prof. Dr. Bülent Çitgez, Memorial Şişli ve Memorial Ataşehir Hastanelerinde meme ve endokrin cerrahisi alanında hizmet vermektedir. Tıp eğitimini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra genel cerrahi uzmanlığını Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi’nde aldı. Akademik kariyerinde farklı ülkelerde eğitim ve araştırmalarda bulundu; Saint-Pierre University Hospital ve Yale University’de meme kanseri üzerine çalışmalara katıldı. Uzun yıllar Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde görev yaptıktan sonra Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesörlük unvanını aldı.

Meme ve tiroid hastalıkları üzerine yaptığı çalışmalarla uluslararası alanda tanınan Prof. Dr. Çitgez, dünyanın önde gelen araştırmacıları arasında gösterilmiştir. Akademik kariyerinin yanı sıra halen Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Memorial Ataşehir Hastanesi ve Hizmet Hastanesi’nde görevlerini sürdürmektedir. Mesleki ilgi alanları meme ve endokrin hastalıklarıdır, ayrıca iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Mesleki ilgi alanları

  • Meme kanseri tedavisi
  • Memede kitleler
  • Tiroid nodülü tedavisi
  • Tirodi kanseri tedavisi
  • Endokrin hastalıkları

Prof. Dr. Bülent Çitgez, iyi derecede İngilizce bilmektedir.